Yönetmeninden daha çok senaristliği ile anılan, senaristin zihninde hayat verdiği fakat kendisi hapiste olduğu için tamamen onun istekleri, direktifleri ile çekilen ve ülkesinde yaşanan tüm sorunları tüm çıplaklığı ile anlatarak, tam da bu sebeple 17 yıl yasaklı olan bir filmden bahsedeceğiz. Evet, çoğunuzun bu sözlerimizden tahmin ettiğiniz gibi Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan Yol’dan bahsediyoruz.
Yol, bugüne kadar çekilmiş en iyi 10 film arasında listenin üst sıralarında yer almıştır. Peki, filmin bu başarısında rol oynayan temel etmenler nelerdi?
Her gün yaşamın içinde karşımıza çıkabilecek karakterler ve bu karakterlerin çarpıcı hikayeleri, ülke gerçeklerinin sunulmasındaki cesaret ve politik duruş temel etmenler olarak sayılabilir. Bu doğrultuda Yılmaz Güney’in kendi deyişiyle memleketiyle hesaplaşmasını yaptığı Yol filmini yeniden keşif kapsamında inceleyebiliriz.
Yol ’un hikayesi İmralı Cezaevinde yatan bir grup mahkûmun hikayesidir aslında. Ülkede sıkıyönetim uygulanmaktaydı ve hapishanedeki koşullar da dışarıdan farklı değildi. Mahkûmlar, umutla bayram izinlerinin çıkmasını beklerken karakterleri tanıyor, bir yandan da onların hikayelerine birbirine paralel olarak dahil oluyoruz. Karakterlerin tanıtımında fark ediliyor ki içerdeyken hapishane müdürü ya da gardiyanın üzerinden soyutlaştırılan güç yapısı, dışarıda askerler üzerinden somutlaştırılıyor. Yılmaz Güney’in hükümete ve sisteme karşıtlığı Yol filmi aracılığıyla somutlaştırılarak izleyiciyle buluşturuluyor.
Bayram havası estiren izin haberiyle birlikte beş mahkûm yollara düşüyor, hapisten çıkan mahkumların bir başka hapishaneye olan yolculukları böylece başlıyor. Şerif Gören ana karakterlerin hikayelerini birbirine paralel olarak gözler önüne seriyor. Bir haftalık izinin mahkumlar için ifade ettiği anlam ve mutluluğu gözlerinden anlıyoruz. Ancak çok geçmeden onları hem ülkenin içinde bulunduğu hem de kendi acı gerçekleri karşılıyor. Dışarının da en az içerisi kadar rahatsız edici olduğunu her an seyirciye hissettiriyor Şerif Gören. Zaten Yılmaz Güney’in anlatmak istediği ve sinemasının özü de bu. Filmde, dışarının içeriden bir farkı kalmadığının, ülkenin içerisi gibi dışarısının da koca bir hapishaneye dönüştüğünü iç karartıcı sahnelerle gözler önüne seriyor. Yol’a 17 sene yasak konulmasına sebep olan ve Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandıran da tam da bu özelliğiydi diyebiliriz.
Karakterler hapishaneden dışarıya adımlarını attıkları andan itibaren sokağa çıkma yasağıyla karşılaşıyorlar ve sürekli olarak kontrollerlere takılıp, dışarının hapishaneden farksız olduğu gerçeği ile yüzleşiyorlar. Yol sayesinde darbenin toplum üzerinde yarattığı travmayı karakterlerin hikayesinde görebiliyoruz. Filmde ana hikaye karakterlerindir, fakat arka fon olarak darbe kullanılmaktadır; çünkü Yol beş mahkûmun kişisel hikayelerini gözler önüne sererken, ülkenin içinde bulunduğu bunalımı karakterle pekiştirerek filme bütünlük kazandırıyor. Filmde ülkenin problemleriyle pekiştirilen beş mahkûmun kişisel analizlerini inceleyelim.
Karakterlerin ilki hikayesi en kısa tutulan Yusuf ile başlıyor. Ailesine kavuşma ümidiyle yola çıkan Yusuf, hapishaneden çıkarken ilk kimlik kontrolü sırasında izin kağıdını kaybettiğini fark ediyor ve eşine kavuşma hayalleri bir anda suya düşüyor. Bir haftalık iznini kimliğinin doğrulanmasını bekleyerek ve bahtsızlığına içerleyerek geçirmek zorunda kalıyor. Hapishane içinde hapishane vurgusunu ilk karakterimiz Yusuf’ta görüyor ve Yusuf’un yanından ayırmadığı kuşunun bir metafor olarak kullanıldığını fark ediyoruz; çünkü Yusuf dahil tüm mahkûm ve toplumun esareti kuş aracılığıyla anlatılmaktadır.
Sevdiği kızı istemek için izinli olarak görüşe çıkan Mevlüt, beş mahkûm arasında hayata umutlu bakan ve gelecek kurabilecek karakter olarak sergilenir. Sevdiği kıza kavuşan Mevlüt bu kez de sevdiği kızla yalnız kalmak istemekte; fakat kızın ailesi buna izin vermemektedir. Bu gözetim altında tutulma hali, Mevlüt ’ün dışarıda içeriyi yaşamasına, kısa süreli özgürlüğünde bile hapis hayatı yaşamasına sebep olmaktadır. Mevlüt, kendini yine uzaklaşmak istediği hapis hayatında bulur. Bir diğer karakterimiz olan Ömer özlediği ovasına, köyüne kavuşur ve kısa da olsa mutluluğu burada bulur; ancak silah sesleri, çatışmalar başka bir hapishaneye çevirir köyünü. Suriye sınırını aşıp kaçmakla hapishaneye dönmek arasında kalır ki, bu ikilim ülke insanının temel çaresizliğidir.
Mehmet Salim ve Seyyit Ali’nin yaşadıkları, diğer üç karakterden ayrılıyor; çünkü bu iki karakterin yaşadıkları ayrı bir trajedidir. Yol filminin dramatik yönünü bu iki karakter çekmektedir diyebiliriz. Salih (Halit Ergün) eşinin ailesi tarafından nefretle karşılanır, hakarete uğrar. Eşini alarak ailesinin yanından ayrılan Halil’in, trende eşiyle yakınlaştığı sırada yakalanması olayları daha trajik hale getirir. Hükümetin insanları anlayamadığı ve sorunlarına çözüm bulamadığı şekline eleştiri getiren film, Halil’in yaşadığı bu olay ile insanın insanı anlamaması dikkat çekici bir nokta olmuştur.
Yılmaz Güney’in üzerinde belki de en çok yoğunlaştığı karakter Tarık Akan’ın canlandırdığı Seyyit Ali’dir. Hapisteyken eşi Zine’nin “kötü yola” düşmesi Seyyit Ali’ye namusunu temizlemekten başka fırsat vermez; fakat Seyyid Ali ikilemde kalmıştır. Karısını öldürmeli midir öldürmemeli midir, törelere uymalı mıdır uymamalı mıdır, karısını affetmeli midir, affetmemeli midir? Tüm bu ikilemlerle, dondurucu soğukta yapılan çetin yolculukta kafamızdaki soruların cevaplarını alıyoruz.
Mehmet Salih’in korkusu, Seyyit Ali’nin ikilemleri, Mevlüt’ün yaşadıklarından tat alamaması, Yusuf’un umutsuzluğu ve Ömer’in sıkışmışlığı sıkıyönetim altındaki halkın duygularının birer dışavurumudur. Sinemamızda 60’lı yıllarda görmeye başladığımız toplumsal gerçekçi filmlerin, 80’li yıllardaki nadide örneklerinden biri olan filmin başarısının sırrı, Yılmaz Güney ve Şerif Gören’in cesareti, anlatıdaki ustalıkları ve eriştikleri olgunlukta yatmaktadır. Cannes’da Altın Palmiye ödülünü alan ilk Türk filmi olan “Yol”, ülkemizde uzun yıllar yasaklanmış ve 17 yıl aradan sonra gösterime girmiştir.
1983 Cannes Film Festivali – “Altın Palmiye Ödülü”, “FIPRESCI Uluslararası Sinema Eleştirmenler Ödülü”, “Kiliseler Birliği Özel Ödülü”
1983 Fransız Sinema Eleştirmenleri Sendikası – “En İyi Yabancı Film”
1984 Londra Sinema Eleştirmenler Ödülleri – “ALFS Ödülü”
Görseller:bağımsızsinema.com,pinterest.com,imbd.com
Yol Filmi Neden Yasaklandı ? - Yorumlar
Yapılan Yorumlar
BENZER İÇERİKLERİlginizi çekebilecek diğer içerikler
SOSYAL MEDYADA BİZSitemizin sosyal medya hesapları
Hoşgeldiniz
Eski Kafa Herkes Burada - Tüm Hakları Saklıdır